İlimizde Eğitim Söyleşileri Başladı
Milli Eğitim Müdürlüğümüz tarafından “Adıyaman’da Eğitim Söyleşileri” adı altında öğretmen sohbetleri başladı.Şehit Fazıl Gürs Ortaokulu salonunda ilki gerçekleştirilen “Adıyaman’da Eğitim Söyleşileri” kapsamında Prof. Dr. Aytaç Açıkalın tarafından “Öğretmen Sohbetleri” adı altında seminer verdi. Prof. Dr. Aytaç Açıkalın, okul müdürleri ve öğretmenlere yönelik verilen seminerde, eğitimcilerin öğrencilere karşı tutum ve davranışları, öğrencilere örnek olunması, öğrenci ile nasıl diyalog kurulması gibi konular ile ilgili bilgiler paylaştı. Çocukların kulağından ne girerse ağzından da o çıkar diyerek çocuklarımızın yanında konuşmalarımıza dikkat etmemiz gerektiğini belirtti. Ayrıca Açıkalın, bir insanın değerinin düşündüğü kadar olduğunu belirterek, farklı düşüncelerin önemsenmesi ve saygı duyulması gerektiğine de işaret etti.
Programın açılışında konuşan Milli Eğitim Müdürümüz Mete Kızılkaya, “Prof. Dr. Aytaç Açıkalın hocamız buraya kadar gelerek bizleri onurlandırdı. Adıyaman’da eğitim söyleşileri yapmak istiyoruz. Adıyaman’da ilk söyleşiyi Aytaç Açıkalın hocamız ile yapacağız. Bu söyleşilerin devamı gelecek. Adıyaman’ın yaman öğrencileri için kendimizi geliştirmemiz gerekiyor. Ülkemizin üzerine oynanan oyunların farkındayız. Bizlerin üzerine planlar yapıyorlar. Bu planları bozmamız için akıllı nesiller yetiştirmeliyiz. Hepimiz bir ve beraber olarak, çocuklarımızı en iyi şekilde yetiştireceğiz. Türkiye’de Adıyaman’ın eğitiminin konuşulmasını sağlamak için bu tür etkinlikler yapıyoruz” dedi.
Merkez Halk Eğitimi Merkezinde Velilerimize yönelik söyleşisinde ise; “
Yunus Emre’nin
Ben gelmedim davi için
Benim içim sevi için
Dostun evi gönüllerdir
Gönüller yapmaya geldim” şiirini okuyarak Adıyaman’a gönüller yapmaya geldiğini ifade eden Açıkalın, “Ben çocukların beden, zihin ve ruhsal öğrenmeleri süreçlerine ilişkin alışılmışın dışında yeni şeyler söyleyeceğim. Bu akşam, çocuklarımızı, okullarımızı konuşacağım” diyerek “Hanımefendiler, beyefendiler Allah size eli ayağı düzgün sağlıklı bir çocuk verdiği için öncelikle Allah’a şükredin. Çocukların okuması, bir meslek sahibi olması ondan sonra gelir” dedi. “Kimi görsem, hocam bizim çocukta bir problem var. İşte geç öğreniyor, geç konuşuyor. Merak etmeyin. Her çocuğun fıtratında vardır öğrenme merakı. Kimi erken öğrenir, kimi geç; ama mutlaka öğrenir. Çocuklarımızın başarısızlıklarını değil, başardıklarını ön plana çıkartalım. Verdiğimiz bir işi yaptıkları zaman onlara teşekkür edelim. Onları iyi bir şey yaparken yakalayalım.” diyen Açıkalın, çocuklarımızı gelecek konusunda uyarmalı, temiz hava ve su konusunda onları bilgilendirmeliyiz. Gelecekte onları daha az oksijensiz bir ortam ve su kıtlığı beklediğini hatırlatmalıyız. Çevreye karşı duyarlı olmayı, sudan tasarruf etmeyi, ağaç dikmeyi öğretmeliyiz.
Çocuk kimdir kimindir? Diye bir soru ile konferansına devam eden Açıkalın, “Çocuk evrene eklenmiş orijinal bir parçadır. Ana babanın görevi bu orijinal parçayı eğmeden, bükmeden yerine yerleştirmektir. Ama anne babalar daha çocuk doğduğu andan itibaren onu değiştirmeye, birilerine benzetmeye başlar. Biz çocuklarımızı doğduğu günden itibaren bozmaya başlıyoruz.”
Çocuğunuzu sessizliğe alıştırmayın. Her ortamda uyumasını sağlayın. Uykusu gelen çocuk davul çalsan da uyur. Onun için telefonun sesini kısmayın, kapının ziline kâğıt yapıştırmayın. Sessizliğe alışan bir çocuk ufacık bir gürültüden etkilenir ve etrafını da rahatsız eder.”
Öğrenmenin farklılığına değinen Açıklalın, bu konuda şunları söyledi: “Her insan, her çocuk öğrenir. Bu birim onun fıtratında vardır. İnsan eğer öğrenmezse ölür. Çocuklarımızın öğrenmemeleri için hiçbir sebep yoktur. Konuşmadı mı, niye konuşmuyor? diye yakınmanın gereği yok. Nasıl olsa konuşur. Bazı çocuklar geç ve güç öğrenirler. Geç öğrenmek, bir zekâ alameti değil kişilik özelliğidir. Çocuğunuz bir şeyi bir seferde öğrenemiyorsa onu suçlamayın, aşağılamayın. Her çocuk farklı ortamlarda öğrenir. Çocuklarınızı bırakın rahat öğrenebildikleri ortamlarda öğrensinler. Kimisi ders çalışırken müzik dinler, kimi yere yatarak okur. Çocukları ders çalışmak için odasına göndermeyin, bu konuda baskı yapmayın. Belki sizin yanınızda oturarak ders çalıştığı zaman daha çabuk öğrenecek.
İnsan öğrenmek için yaratılmıştır. Yaşamak için öğrenmek zorundadır. Yalnız beyin ile değil bedenimizle de öğreniriz. Masanın üzerindeki makas yere düşecek olsa hemen elimizle tutmaya çalışırız. Öğrenme olayı beyinde gerçekleşir. Beyin öğrenme, egzersiz, bütün faaliyetlerimizi kontrol eden bir organdır. Beynimizin içinde bütün hareketlerimizi kontrol eden Amigdala isimli bir yapı vardır. Badem şekline benzediği için beyin bademciği de adı verilen bu organ olaylara karşı anında tepki verir. Mesela suyu içtim. Anında beyne gidiyor ve hemen cevap veriyor: İşe yaramaz. Yine insan beyninde barsak şeklinde bir organ vardır onlar da amigdalayı kontrol eder ve geri dönüşümü sağlar. Bu insan beyninin en son gelişen bölgesidir. Örnek: Suyu içtim. Hiç de fena değil. Koku yok. Tadı da iyi… Amigdala, olaylarla insan hafızasını devreye sokar. Bu birim bize iyiyi kötüden, yanlışı- doğrudan ayırt etme melekesini kazandırır.
Beynin gelişmesi kadınlarda 24 erkeklerde 26 yaşında tamlanır. Bu zaman esnasında beden beynin faaliyetlerini kontrol etmekte zorlanıyor. Onun için bu dönemi atlatmada çocuklarımıza yardımcı olmalıyız. Akıl, fikir, metafizik, renk, koku her şey beyinde algılanır. Bizde şöyle bir inanç vardır. Her çocuk İslam üzere doğar. Yanlış. Her çocuk fıtrat üzere doğar. Yani her çocuğun beyninde bir inanç edinme yeri vardır. Yani kendinden üstün bir varlığa inanma ihtiyacı hisseder. Hindistan’da doğan bir çocuk İslami bir çevrede değilse Budist olur çıkar.”
Etkili bir öğrenme için yapılması gereken şeyler
“Beyin kokulu, renkli ve hareketli şeylerden hoşlanır. Bol su içmek, kahvaltı yaparak güne başlamak gerekir” diyen Açıkalın koltuğunun altına 5-6 tane su şişesi alarak dinleyicilere dağıttı ve “Beynin en çok ihtiyacı olan sudur. Bir çocuğun en az 1,5 litre, büyüklerin ise 2,5-3 litre içmesi gerekir. Ne kadar çay içerseniz için, ayran, fanta veya gazlı içecekler bunların hepsi bir bardak suyun yerini tutmaz. Çocuklarınıza bol bol su içirin ve kahvaltısız okula göndermeyin. Kahvaltının yanında akşamdan kalmış yemeklerinizi ısıtın, sabahları tarhana çorbası sofralarınıza konuk olsun. Çocuğun çantasına mutlaka su koyun.” Açıkalın, “ Okulda kısa bir araştırma yaptım. Kahvaltı yapan çocuklarla yapmayan çocukların öğrenme kabiliyetinde farklılıklar yaşandığını, okula karnı kahvaltı yaparak gelen çocukların derslerinde daha yüksek puanlar aldığını tespit ettim ”dedi.
Çocuklarınıza ne yedirdiğinize dikkat edin. Çocuklarınız B vitamini bol olan ekmekleri yedirin. Meyve ve sebzeleri bolca yedirin. Çocuğun bağırsakları çalışması lazım… Onların bağırsaklarını çalıştıran, boşaltan şeyler yedirin. Lahana, pırasa, elma, armut gibi meyveleri bolca tüketin. Meyveleri kabuğuyla yiyin. Meyvenin olduğu yerde meyve suyu içmek veya sıkılmış meyve suyu içmek ahmaklıktır.
Çocuğunuzun çevresini zenginleştirin. Penceresinin perdeleri desenleri daha canlı renklerde olsun, resimli olsun. Canlı renkler çocuğun ilgisini çeker. Odasına müzik koyun. Bu müzik sessiz müzik olsun, sadece saz aletlerinin müziği olsun. Sessiz müzik dediği bizim müziğimiz; ney müziği. Beyin kokulu şeylerden de hoşlanır. Evinizin bazı bölümlerine, çocukların odalarına nane ve fesleğen koyun. Nane bilinci açık tutar. Amerika’da şoförler arabalarında nane bulundurmak zorunda.
Oda sıcaklığını iyi ayarlayın. En ideal çalışma ortamının ısısı 19-20 santigrat olmalıdır. Sıcaklık 19 derecenin altında olursa beyin üşümeye karşı tepki verir ve çocuğun aklında sadece ısınma problemi yer eder. Üşümekten başka bir şey öğrenmeye fırsat kalmaz. 20 derecenin üzerinde olursa bu kez de çocuk uyuşur ve uyku ön plana çıkar ve çocuk daima uyumak ister.
Beyin hareketliliği sever. Onun için çocuklarınıza bol bol yürüyüş yaptırın. Hatta insan yürümek için değil, koşmak için dizayn edilmiştir. Ne kadar çok hareket ederseniz o kadar zinde kalırsınız. Hareketsizlik insan beynini kilitler.
Çocukları uykusuz bırakmayın. Bırakın çocuklar uyusun ve dinlenmiş olarak okula gitsin. Yorgun ve hasta olarak okula giden çocuklar o gün derslerden hiçbir verim alamaz.
Çocuğun ders çalışabilmesi için odanın uygun bir ampulle aydınlatılması gerekir. Florasan lambasının ışığı kesik kesiktir. Bunu bizler göz ile algılayamayız; fakat beynimiz bunu hisseder. Araştırmacılar en yapılan bir çalışma sonucunda çocukların kesik kesik konuşmasını %80-90’ını buna bağlıyorlar.”
Okullarımız çocuğu hayata hazırlamak, sağlıklı bireyler yetiştirmek için vardır. Çocuk hayatın gerçeklerini, içinde yaşadığı toplumun değerlerini bilmek zorundadır. Ekmeğin kilosu kaç lira, kaç gram ekmek yiyoruz bunu bilmek zorunda. Biz çocuklarımıza ne yaptırıyoruz? Sadece test çözdürüyoruz. Test de çözsün, bakkala, manava da gitsin hayatı öğrensin.
Tebessümü ve gülücüklerinizi yüzünüzden eksik etmeyin. Çocuklarınıza teşekkür etmeyi, bir şey isterken “lütfen” kelimesini öğretin. “Lütfen bir bardak su verir misin?”, “Teşekkür ederim, eline sağlık” gibi ifadeleri çocuklarınızın zihnine yerleştirin. Şu üç zehirli şeyden de uzak durun: “Zekâ, yetenek, kapasite” Allah herkese eşit davranmıştır. Herkes normal bir zekâya sahiptir. Yeteneksiz bir çocuk da yoktur. Yeter ki ortaya çıkması için uygun ortam hazırlansın.
Açıkalın, kendi öz geçmişini anlatarak konuşmasını bitirdi. Milli Eğitim Müdürümüz Mete Kızılkaya konuşmalarının ardından Açıkalın’a el dokuma halı ile birlikte çeşitli hediyeler vererek çiçek takdim etti.